Aether (nefes) ile Hemera (gün) geceden yani hiçlikten (nyx) doğmuşlardı. Birleştiklerinde, Gün Nefes ile kutsandı ve ‘’Tanrısal Bilinç’’vücut buldu. Göklerin ilk çocuğudur Uranüs. Yıldırımlar ve gök gürültüleri ile başlayan ilk yağmur ve ardından gelen aydınlıktır. Astrolojide Uranüs sonsuz döngünün rutini içinde beklenmeyen, umulmayan, tahayyül edilemeyen bir şeydir. Varlığın idrakidir.
Göklerin Tanrısı olmuş ve iki alemi birleştirircesine Gaia (toprak) ile çiftleşip ondan çocuklar doğurmuştur. Tanrısal olan ile dünyevi olanın bir araya gelmesiyle zaman ortaya çıktı demiştik Satürn’ü anlatırken. Babasının (Uranüs’ün) üreme organlarını keserek ‘’Sonsuz Yaratıcılık’’a bir son verip dünyaya düzen getiren de Satürn yani Zaman olmuştur.
İnsanın ‘’Zaman’’la körleşmiş, ‘’Zaman’’ın içinde geldiği yer ile bağlantısını kaybetmiştir. Dün ne olduysa bugün ve yarın da aynı şeylerin tekrar etmesini bekler. Krallıklar kurar kendine, şehirler, medeniyetler inşa eder. Maddi ve manevi bir düzen, toplumsal öncelikler, ayrıcalıklar, astlar, üstler, küçük hesaplarla hükmünü yürüten büyük adamlar, herşeyi kendi hayal gücü ve yapabilirlikleri ile sınırlı zanneden faniler…
Sonra olan olur! Akla gelmeyen, hayal edilemeyen vuku bulur… Bir deprem oluverir ve altüst eder şehirleri. Aniden alevlenen bir devrimle imparatorluklar sona erer. Bir devir kapanır, başka bir anlayış, başka bir bakış açısı ile devam etmeye izin veren yepyeni bir devir başlar insanlığın önünde.
Uranüs Kova burcunun yöneticisidir. Kovalar da akla ziyan işlere kalkışırlar bu yüzden. Edison’un yaptığı gibi elle tutulamayacağı sanılan enerjiyi bir kablodan geçirip evlerinize gün ışığını getirirler.
Dünyayı zincirleme bir ekonomik sarsıntıya sokan 2007 emlak krizi de böyle Uranüsyen bir olgudur. Bu krizi öngören ünlü risk yönetim uzmanı Nicholas Nassem Taleb, Kara Kuğu isimli kitabında – filmi yapılan Kara Kuğu ile karıştırmayın lütfen – ‘’beklenmeyen’’in etkilerini ve insanların böyle sıradışı gelişmelerin ön işaretlerine nasıl da ısrarla duyarsız kalabildiklerini ve değişimi farketmemek için nasıl direndiklerini anlatır. Bütün kuğuların beyaz olması gerektiğini varsayanların kara bir kuğu karşısındaki şaşkınlığından bahseder. Ve insanlık tarihini altüst etmiş ‘’kara kuğu’’lara örnekler verir.
Uranüs bize, kalıplaşmış, kendini kirletmeye, tüketmeye, sıradanlığa mahkum etmeye başlamış olan düzenin daim olamayacağını, ‘’Tanrısal Bilincin” herşeyi bir anda değiştirmeye kadir olduğunu gösterir. Bir yandan da, bu gücü nüvemizde taşıdığımızı ve değişimi başlatan adımı farkedip atabileceğimizi, buna dair seçim gücünü içimizde taşıdığımızı bize hatırlatır.
Ulaşmamız gereken evrensel ideali temsil eden Uranüs, insanlarla gökler arasında köprüler kuran bilge tanrıdır. Ancak uzayın sınırsızlığını kavramak ve varoluşsal farklılıklarımızı kabul etmekle zamanı ve ego bilincini aşabileceğimizi öngörmektedir.
Einstein ‘’Sorunu yaratan zihniyetle, çözümü üretemezsiniz’’ der. Bu yüzdendir insanların sıkıntılı dönemlerde birbirleri ile konuşurken sürekli aynı çıkmazı kendi içlerinde üreten fikirler ileri sürmeleri. Bu yüzdendir kadere dönüşmesi bizi memnun etmeyen dinamiklerin.
‘’Beklenmeyen’’ durağan denizlerin üzerine göklerden üflenen ‘’Değişim Rüzgarı’’dır. Kadere değişmez bir formül yakıştırmış olanlara Rabbin cevabıdır. Kader zannettiğimiz, tutunduğumuz, arkasına sığındığımız aldatıcı güvenlik alanlarının, süreç içinde nelere gebe olabileceğini bize gösterir. Karanlığın içinden bir yol bulmak için, biraz fedakarlık, biraz değişim cesareti gerekir. Artık ihtiyacımız olmayan bir yapıyı ardımızda bırakıp yürümek bazıları için bir çılgınlıktır. Bazıları içinse, yaşamaya devam etmek için alınan cüretkar ve yaratıcı bir ‘karar’’.