Bilindiği gibi Oğlak burcu, en uzun gece olan 21-22 Aralık itibariyle başlar ve 20 Ocak’ta sona erer. Güneş’in oğlak burcunda ilerlemesi, yani Satürn’ün hükmüne girmesi bir çok kültürde farklı şekillerde kutlanır. ”Winter Solstice” olarak bilinen en uzun gece, Eski Roma’da Saturnalia, İbrani geleneklerinde Tekufat Tewet, İran’ın İslam öncesi Şamanik inancından gelen ve Şii anlayışı içinde de yer eden Yelda adıyla kutlanır. Pagan geleneklerinde, tohumların toprağın altına gönderilmesine ve kışın başlamasına işaret eden ve 31 Ekim’e denk gelen Samhain ve Julien takvimine göre, Kuzey yarıkürenin kışa tam anlamıyla geçmesine işaret eden ve 24 Aralık gecesine denk gelen Noel de aynı Satürniyen konsept çerçevesinde yer alırlar.
Asıl kutlanan ”Zaman’ın başladığı Zaman”dır.
Pek çok kültürde yaşamın kaynağı olan ışığa, yani Güneş’e tapınılmıştır. Tam Güneş tutulmalarında, Güneş ışığının kısa bir süreliğine yokolması nasıl ki insanların yüreğine korku salarak batıl inançlarını beslemişse, 21 Aralık gününün en uzun geceyi temsil ediyor oluşu da benzer bir etkiyle, insanın karamsar düşüncelerini tetiklemektedir.
Oysa yaşam döngüsünün sürmesi için harekete ve kaynak kullanımına, zamana bağlı kısıtlamalar getirilmesi gerekir. Sonbahar’da yapılan hasadın ardından, yeniden ürün alabilmek için toplananların bir kısmı tohum olarak toprağa gömülür. Ve, devran dönüp kış geldiğinde toprak altına atılan tohumların üzeri karla örtülür. Bu yeni bitkilerin beslenmeleri ve yaşama dönmeye hazırlanmaları için gerekli olan bir evredir. İnsanlar içinse, bir sabır ve dirayet sınavı… Kim sever kamçılayan rüzgarı ve yakan soğuğu? Kim özlemez güneşin sıcak ışıklarını sırtında? Kimin aklı başından gitmez, kırmızı çilek ve gelincik tarlalarını düşündükçe… Ama güneşin altında gerçekleşen herşeyin uygun bir zamanı vardır!
21 Aralık en kısa gün ve en uzun geceden daha fazlasıdır; Kış Gündönümü, doğanın ebedi döngülerinin içinde, zamanın başlangıcına esin kaynağı olmuştur. Tam anlamıyla, insan ruhunun yeniden doğuş hikayesidir.
Dört mevsim yani dört öncü burç, yaşam çemberindeki dört farklı geçidi temsil eder. 21 Aralık, her yıl aştığımız bu geçitlerden sonuncusudur; Oğlak burcuyla temsil edilen Kış Gündönümü, yıl boyunca yaşadıklarımızdan aldığımız derslerdir ve yeniden doğuma hazırlıktır.
Bahar ekinoksunu simgeleyen Koç burcu “Ben kimim?” sorusuna yanıt aradığımız evredir. Sonbahar ekinoksuna denk gelen Terazi “Sen kimsin?” diye sorduğumuz, “sen” den dolayı “ben”i aradığımız yerdir. Yengeç dönencesinde “nereden geldiğimizi” sorgularken, Oğlak dönencesi bizi “Yazgımda kim olmak var? Misyonum nedir? Ne yöne gitmeliyim?” benzeri sorulara gark eder.
Oğlak’ın prensibi, yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdir. Bu nedenle yılın dördüncü ve final evresinde kendinize nelerden ve kimlerden sorumlu olduğunuzu sormalısınız. Eğer gerçek amacınızı bulursanız, yaratıcılığınızı ortaya çıkarmanız ve kaderin sarmal merdivenlerini tırmanırken, sebat etmeniz kolaylaşır. Ne için emek veriyorsunuz? Asıl idealiniz, sizi tatmin edecek yegane şey nedir? Bir dönüm noktasındasınız, yeniden doğduğunuzda kim olmak istiyorsunuz? karar vermelisiniz…
Satürn, yani yolumuza koyduğu kilometre taşları ile bizi yönlendiren Zaman… Ve Jüpiter, yani acı ve kısıtlamalar ile sınansak da, ufukta bir ışığın belireceğine bizi inandıran Umut… Bu iki bileşen, Dünya üstündeki yolculuğumuzun olmazsa, olmazlarıdır. İnsan, kah zorluklara ve yokluklara umutla sabreder, kah aşırı beklentilerini ve sınırsız iyimserliğini zamanın getirdiği tecrübe ve disiplin ile dizginler. Ve yaşamın çarkı döner, döner, döner…
Kışın derin karanlığında, içinizdeki yenilmez baharı bulmanız umuduyla…
Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.
Benzer Yazılar;
Sonbahar Ekinoksu: Işığın ve Karanlığın Düğünü
Türkiye ve Dünyanın Geleceğine Dair Bir Astroloji Söyleşisi
Sonbahar Ekinoksu: Işığın ve Karanlığın Uyumu
Yeni Yılı Karşılarken…