KRİSTİN DEMİRCİ
Sayfanın bu köşesinde size bir öz geçmiş sunmak yerine, astrolojiyle nasıl tanıştığımdan bahsetmek istiyorum.
Yanılmıyorsam 2003 baharıydı. Satürn Yengeç Burcunda ilerlemek üzereydi. Korkunç olaylar yaşıyordum. Kayıplar, ayrılıklar, talihsizlikler derken çok üzgün bir Yengeç haline geliverdim. Bu depresif evrede hiç bir şey yapmamak sadece öylece durmak, mümkünse kimse bana dokunmasın diyerek yaşamdan saklanmak istiyordum. Hayatımın adeta düğümlendiği ne kendimi ne de önümü görebildiğim çok karanlık ve yalnız bir dönemdi. Kendime sürekli ‘bunlar neden oluyor? Neden bana oluyor?’ Diye soruyordum. Bir çözüme, bir cevaba ihtiyacım vardı. Devam etmek için önümü görmek zorundaydım. Her şey bu kadar acı ve anlamsız olmamalıydı… Derken sanırım bu çok yürekten arayışım “evrende” yerini buldu.
Bir gün -ki o günlerde astroloji benim için 12 burç isminden ibaretti – internette dolaşırken belki de bir cevap ararken! – çok sevgili bir hanımefendinin (kendisi adını vermemi istemediği için buraya yazmıyorum) astroloji sayfasına rastladım. Yanlış hatırlamıyorsam sayfasında o yılın transitleriyle ilgili yazıları vardı. Okumaya başladım, okudukça şaşkınlığım büyüyordu. Sanki benden bahsediyordu. O anda içinde bulunduğum sürecin çok yakın bir tanığıymış gibi bahsediyordu benden! “inanamıyorum! Ama nasıl olur?” diye düşünürken bu hanımefendiye bir mail yazdım. Sayfasında paylaştığı içeriğin çok başarılı olduğunu söyleyip teşekkür ettim.
Aradan uzun bir süre geçmemişti ki bir gün kendisi içlerinde benim de bulunduğum insanların mail adreslerini eklediği bir astroloji platformu oluşturdu. Burada kendisinin gönüllü öğretmen olduğu ve hiç bir ücret et talep etmediği “Astroloji Dersleri” projesine başladık. En başlarda oldukça kalabalık bir gruptuk. Benim gibi astrolojiden bihaber kişiler olduğu kadar, konu hakkında bilgi sahibi olan arkadaşlarımız da vardı. Yazışmalar süregelirken “ben neredeyim? Bu terimler de neyin nesi? Asla başaramayacağım! Satürn Yengeç zararlıymış hmm peki nasıl yani? Ne zararı varmış? Yok ben bu işi yapamayacağım” tarzında düşüncelere kapıldım. Astroloji sonunu göremediğim başka bir evrendi ve ben kendimi bu evrenin ortasında kaybolmuş hissediyordum. Yaşadığım evren ise hala karanlıktı. Zamanla bir şekilde başarabileceğime inandırdım kendimi. Keyifli yazışmalarımız, paylaşımlarımız sürdü. Aylar boyunca eve kapanarak sadece okuduğumu hatırlıyorum. O zamanlar Türkiye’deki astroloji kaynağı kıtlığında Amazon’un müdavimi olarak binlerce sayfa okudum. Yılmadan araştırdım. Okudukça kafam daha da çok karışıyordu. Bildiğim bir çok şey vardı ama parçalar halindeydi. Harita incelerken bir bütün oluşturamıyor, yorum yapamıyordum.
Yaklaşık bir sene sonra, astroloji dersleri projesi sonlanırken – bu arada geriye galiba iki kişi kalmıştık – “Astro Hanım” vesilesiyle bir harita üstünde sınandım. Verdiği doğum verileri bir kadına aitti ve bu kadın bir tarihte ölmüştü. Soru ise bu kadının NASIL öldüğüydü… O anda harita bütün bir halde gözlerimin önündeydi. Sanki bir resim görmüştüm. Kafamın içindeki yap-bozun tüm parçaları bir anda yerine oturdu ve şu an anlıyorum ki o zaman, 30 yıllık astrologların bile yapamayacağı kadar isabetli öngörülerde bulunmuşum… Kadın yüksek bir yerden düşmüş ve boynunu kırarak ölmüş. Benim de yanıtım tam olarak buydu.
Bu nasıl oluyor bilmiyorum ama sanırım süreçle alakalı. O andan itibaren hayatım asla aynı olmadı. Bu yüzden çok sevdiğim arkadaşıma teşekkür ederim. Dönüşümüme vesile olduğu, cevap arayan sesimi – ne şekilde bilmiyorum ama – duyduğu için.
En başlarda en kötü ihtimalle astroloji bir hobi olabilirdi benim için. Bu ihtimal asla gerçekleşmedi. Aksine astroloji hayatımın tamamına entegre olmuş durumda ve bu halden oldukça hoşnudum. Astroloji kendini tanımak, potansiyellerini sorgulamak ve değerlendirmektir. Ama astroloji en çok “önünü görebilmek” benim için…
Bir döngüler silsilesinin ortasında, kendi etrafında dönen aslında çoğu zaman kalbinin ne kadar sıcak olduğunu unuttuğumuz dünya adı verilen bir yerde yaşıyoruz. Git gide yanlızlaşırken yolumuzu kaybedebiliyoruz ya da birileri çıkıp düşüncelerimizi kaçırıyor bilmediğimiz başka yönlere. Ama astroloji tüm bunların süreçlerden ibaret olduğunu öngörebiliyor ve siz sevdiğiniz biri oldukça çaresizken ona bunu tüm kalbinizle inanarak ifade edebiliyorsunuz! Her şeyin geçecek olduğunu ve bunun şu veya bu transitin filanca zamanda sonlanmasıyla gerçekleşeceğini. Bunu bilerek, deneyimleyerek ve inanarak açıklayabiliyorsunuz. “Her şey geçecek” demek havada öylece asılı kalmıyor.
Astrolojinin gizemli sürprizleriyle dolu dünyasına girdiğinizde öğrendikleriniz sizi çok farklı şekillerde bilinçlendirmekle kalmıyor, bir gün fark ediyorsunuz ki çevrenizdeki insanlar da sizinle beraber değişmiş! Fark ediyorsunuz ki farkında olmadan çevrenizdeki herkese bir şeyler öğretmişsiniz. Bunu bir gün babanız yanınıza gelip size “kızım Merkür retrosu var mı havada? Ona göre önemli bir imza işim vardı” dediğinde anlıyorsunuz. Sevgilinize kavgalarınızın astrolojik etkilerini açıkladığınızda, bunların transit Ay’a bağlı periyodik ruh halleri olduğunu anlatmaya çalıştığınızda, sevgiliniz de sizi onaylayarak ” yahu şu Satürn Aslan’dan ne zaman çıkacak” diye sorduğunda anlıyorsunuz. Ünlülerin isimlerini hatırlamadığınız ama burçlarından emin olduğunuz zaman ise yakınlarınızla TV izlemeniz dahi bir astroloji sohbetine dönüşebiliyor.
Astrolojinin bir sınırı olmaması bana garip bir dinginlik veriyor. Ömrüm boyunca öğrenmekten, uygulamaktan ve paylaşmaktan vazgeçmeyeceğimi biliyorum. Kendimi şanslı sayıyorum “gökyüzüne bakmayı bilen” ve gördüklerine hayranlık duyan her insan gibi… Sayfam henüz bir bebek. Zamanla büyüyecek… Benimle bizimle büyüyecek. Umarım yazılarım, düşüncelerim, astrolojiye olan büyük aşkım size karanlıkta “önünüzü görmek” adına ilham verir, yardımcı olur, kaynak oluşturur bir gün…
Cesaret ve umutla
Kristin Demirci
(AstroFaculta – 8 Şubat 2007 )