Transit Güneş’in, Koç burcuna geçişi, günlerin giderek uzamaya başladığı bahar ekinoksunun habercisiyken, 23 Eylül’de Terazi burcunun ilk derecesiyle buluşan Güneş, günün geceyle eşitlendikten sonra, günlerin kısalmaya, gecelerin uzamaya başlayacağı eşiği, yani Sonbahar ekinoksunu temsil ediyor.
Eski zamanlardan beri, Sonbahar, pek çok kültürde hasat zamanı olarak benimsenmiştir. İyisiyle kötüsüyle, kazancımızla, kaybımızla yüzleşip yeni bir sayfayı çevirme vaktidir. İnsanlar günlerin kısalmasıyla birlikte, kötülüğü kovmak, kış boyunca şans ve bereketin yanlarında olması için adaklar adadıkları, dilekler diledikleri festivaller gerçekleştirirler. Yunan mitolojisinde Persephone’un yeryüzündeki aşığı Adonis’i bırakıp, yeraltındaki eşi Hades’e döndüğü zamanın simgesi olan Sonbahar Ekinoksu, iki farklı şey ya da kişi arasında belli fedakârlıklar yaparak hayatımızda yeniden bir denge kurmamız gereken evredir.
Mevsim geçişlerinde, çevremizi temizleyerek ruhsal anlamda arınmanın yöntemlerine başvurmak, “dengelenmek” için iyi bir başlangıç olabilir. Yeni bir mevsime doğru ilerlerken, kendinizi ilk defa bir yere adım atıyormuş gibi hayal edin. Ne gördüğünüzü, etrafın nasıl koktuğunu, duyduğunuz sesleri ve çevrenizdeki bütün bu unsurları nasıl algıladığınızı test edin. Fazlalık olarak gördüğünüz, size sıkışmışlık hissi veren şeyleri ihtiyacı olanlara vererek rahatlayın. En önemlisi de nasıl hissettiğinizi analiz etmeyi deneyin. Bu şekilde gündelik hayatınızda, hoşnutsuz olduğunuz şeyleri ayıklamanız kolaylaşacaktır.
Sonbaharda Toprak Ana, başyapıtlarından birini ortaya çıkarır ve doğa ihtişamlı bir final sahnesiyle, bütün renklerini toprağın sinesine gizler. Rüzgâr çanlarına ses veren Sonbahar, adeta görünmez bir ateşle tutuşmuş yaprakların da yolumuza düştükleri zamandır. Sıcak bir yazın ardından ilk defa üşüdüğümüzü hisseder, buna rağmen paltolarımızı kaldırdığımız yerden çıkarmayı hep erteler, uyurken pencerelerimizi kapamaya direniriz.
Ne koca bir yazın, ne de koskoca bir hayatın tadına doymak mümkün değildir. Bu yüzden Sonbahar hüzünlerin mevsimidir. Tabiat makyajını silip, gösterişli kıyafetlerini soyunurken, biz de sadeliğin ve aldığımız her yaşın güzelliğini fark etmeye başlarız. Davetsiz misafir kışın tersine, hazan, insanın özüne en yakın mevsimdir. Şarabın, şiirin, ellerini cebine iliştirip yağmurda yürümenin, üşüdüğünde sığınak aramanın mevsimidir. En çok bu mevsimde “gitmeleri” gelir insanın. Sanki rivayete göre sevilenler uzak bir ülkedeymiş gibi…
Ama nereye gidersek gidelim, kendimizi de beraberimizde götürürüz. Bizi terk eden Güneş’e ağıtlar yakmak yerine, içimizdeki Güneş’in ışığıyla ısınmalı ve sıcaklığımızı paylaşmalıyız. Sonbahar sadece yalnız yataklar için gözyaşları dökmek değil, altında sıkıca sarılacağımız battaniyelerdir. Ellerimizin ve gözlerimizin kavuşması için bahane edilen “sıcak bir şeyler içelim” davetidir.
Dişi ve eril olanın, Ying ve Yang’ın, gün ve gecenin yani tüm zıtlıkların eşitlenmesini temsil eden böyle bir günde, ışık ve karanlık bile uyum içinde var olabiliyorsa, biz neden olmayalım?
Cesaret ve umutla…
İlk kez HThayat’ta yayınlanmıştır.
Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.
Benzer Yazılar;
Türkiye ve Dünyanın Geleceğine Dair Bir Astroloji Söyleşisi
Sonbahar Ekinoksu: Işığın ve Karanlığın Düğünü
En Uzun Gece – 21 Aralık ( Oğlak Dönencesi)
Sonbahar Ekinoksu: 14 Şubat değil, asıl sevgililer günü bugün!