Ay, bütün çıplaklığıyla yeryüzünde gezindiği zaman, dünyanın suları, onun gizemli çağrısına kulak vererek “yükselirler”. Denizler, okyanuslar ve ırmaklar Ay’ın çekimiyle dizginlerinden kurtularak tek bir kaynakta birleşmeyi özlerler. Bu yüzdendir ki özellikle Balık burcunda dolunay, dünyevi düzlemde, insanların büyük bölümünü etkileyecek toplumsal olayların, fırtınaların, sellerin, bazen de tsunamilerin işareti varsayılır. Gözyaşlarımız da, tıpkı yeryüzünün suları gibi, Ay’ın çağrısına kulak verir. 29 Ağustos Balık’taki dolunay, iç âlemimizde ortaya çıkan bir çatlak gibidir. Duygularımız şahlanarak en zayıf ve savunmasız yerimizden taşmaya eğilim gösterirler
Balık’taki dolunayın rüyalarımız üzerinde de muazzam bir etkisi olabilir. Bastırdığımız ya da bastırmaya çalıştığımız tüm hislerimiz, rüyalarımız aracılığıyla yüzeye çıkabilir ve bizi geçmişimizle yüzleşmeye zorlayabilirler.
Bencil, hoşgörüsüz, abartılı ve açgözlü insanlara karşı dikkatli olmamız, bu tarz davranışlar sergileyenlerden uzak durmamız gereken bir Dolunay. Ay – Neptün birleşimi, kendini ve başkalarını kandırmak, gerçeği inkâr ederek acı çekmek anlamlarına gelebilir. Gerçekle hayal arasındaki çizgiyi kaybetmemeli, kulağımıza güzel gelen her şeye aldanmamalı ve kuruntulardan kaçınmalıyız. Zihnimizde labirentler yaratıp, bu labirentlerde kaybolma, kendimizle fazlasıyla ilgilendiğimiz için, önceliklerimizi unutma eğilimi gösterebiliriz.
Eylül ayında, Ay ve Güneş tutulmalarına tanık olacağız. Tutulmalar genelde kontrolümüz dışında gelişen olaylarla bağlantılıdır. Dolayısıyla Balık’taki dolunay ruhani bir hazırlığı, “teslimiyet” aşamasını ifade ediyor. Bizi tutan, sürükleyen, hırpalayan hayata karşı koymak yerine, yaşamı koşulsuzca kabul etmektir teslimiyet. Değiştiremeyeceğimiz şeyleri de sevmektir. Teslimiyet sisler içindeki bir nehirde sürüklenmek değil, bir nehir olduğunu fark etmektir
İçimizdeki düğümleri çözmek için, sürekli birilerinin ve bir şeylerin kurbanıymış gibi hisseden tarafımızı iyileştirmemiz, sıkı sıkı tutunduğumuz için canımızı acıtan insanları ve kısır döngülerimizi bırakmamız gerekiyor.
Çoğumuz, durmaksızın kötülük üreten birinin gölgesinde, belirsiz bir geleceğe bakarak endişelendiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Bana sorarsanız ben Gandi’ye katılıyorum “İnsanlığa inancını kaybetmemelisin. İnsanlık bir okyanustur; sırf birkaç damlası kirlendi diye, okyanus da kirlenmez”
Gittiği her yere yaşam, sevinç ve bereket taşıyan nehirler gibi, okyanusta buluşalım!
Cesaret ve umutla…
İlk kez HThayat’ta yayınlanmıştır.