Geçtiğimiz hafta NASA’nın 9 yıl önce uzaya gönderdiği New Horizons isimli araç, Plüton’a en yakın konumdan geçerek dünyayı şaşkınlığa ve sevince boğan bir fotoğraf gönderdi. Gördük ki, yeraltı tanrısı olarak bilinen, astrolojideki karanlık açılımlarıyla ve yaşamımızdaki büyük dönüşümlerin habercisi olan Plüton’un da bir kalbi varmış! Bir astroloji ve sembolizm aşığı olarak itiraf etmeliyim ki çok heyecanlandım. Zira bu keşfin arketip sembolizmde bir çığır açabileceğini düşünenlerdenim.
Astrolojide Plüton derin, güçlü, kadersel ve yoğun bir etki olarak ele alınır.İnsanlığın evrimi ve dönüşümünde söz sahibidir. Plüton yıkım ve ardından gelen yenilenmedir. Görünenin ötesindeki gizli “bilinmeyen/tanımlanamayan” güçlerle ilgisi vardır. Plüton içimizdeki en hassas ve korunaklı noktalara dokunarak bizi büyümeye ve değişmeye teşvik eder. Petrolü ve yan ürünlerini, yeraltı kaynaklarını, bilgisayar sistemlerini temsil eder. Güneş sisteminin sınırında bulunan Plüton’un yüzeyindeki kalp figürü, toplumların ruhsal evriminde daha sevecen ve şefkatli bir aşamaya geçiyor olduğumuzun göstergesi olduğu kadar, korkularımızı bilgiyle alt etmenin de ifadesi olarak kabul edilebilir.
Plüton’un Kâşifi – Bilimsel bir keşfe eşlik eden sürreal bir kavuşma hikâyesi
18 Şubat 1930’da, ortalama 160.000 yıldızın bulunduğu bir fotoğraf karesindeki cılız ışığıyla Plüton, ilk defa kendisini Clyde Tombaugh’a göstermiştir. Haritasında, İkizler burcunda Ay ve Plüton’un aynı derecede bir araya geldiği, dolayısıyla gizemlere büyük merak duyan Tombaugh’ın, aynı zamanda “uzak ufukların kâşifi” olarak tanınan Kova burcu olması hiç de şaşırtıcı değil.
Tombaugh sadece Plüton’u keşfetmekle de kalmıyor. 1997 yılında vefat ettikten sonra NASA Tombaugh’un vasiyetini yerine getirerek, küllerinden bir kısmını alıp, 2006 yılında New Horizons aracına yerleştiriyor. Böylelikle araç Plüton’a en yakın konumdayken, Tombaugh gezegenle gerçeküstü bir kavuşma yaşamış oluyor! Astrolojide öldükten sonra bile doğum haritalarımızın çalıştığına dair bir varsayım vardır. Tombaugh Plüton’la buluştuğunda, transit Uranüs Ay/Plüton birleşimine partil bir 60’lık açı yapıyordu!
Dünya’nın Plüton’a ulaşması
Einstein Plüton’un keşfedildiği yıl olan 1930’da şöyle yazmıştır: “Deneyimleyeceğim en olağanüstü güzellik gizemdir. Gizem gerçek sanatın ve bilimin kaynağıdır.” Bu sözler Güneş sistemimizin sınırındaki gezegenin tesirini açıklamak için kullanılabilir.
Plüton keşfedildiğinde, Yengeç burcunun 17. derecesinde bulunuyordu. Gezegeni en net şekilde gördüğümüzde ise, Plüton Yengeç’in tam karşısında, Oğlak burcunun 14. derecesindeydi. Yani Plüton’un temsil ettiği anlamların bile kendi içinde dönüşmeye başladığı, Plüton’un diğer yüzünü de tanımaya başladığımız bir evredeyiz.
En derin karanlıklarda bile keşfettiğimiz, insanlığın ortak ve en güçlü duygusu olan sevginin sembolü, gerçeği arayışımızda bize bir umut verdi. Kilitli bir kapıyı korkuyla aralarken, karanlığın içinden yükselen ışıkla aydınlandık. Korkunçluğun bile bir güzelliği olabileceğini, Plüton’un soğuk, katı ve karanlık yüzünde bile, aslında bizi otantik varoluşumuzda kendimizi gerçekleştirmeye yönelten sevecenliğin işaretini görüyoruz. Plüton bize adeta yaşamın yalnız, korkunç ve bir o kadar da muhteşem olduğunu hatırlatıyor. En büyük korkumuz korkunun kendisi değil de nedir?
Cesaret ve umutla…
İlk kez HThayat’ta yayınlanmıştır.
Astrolojik Danışmanlık Hizmetleri hakkında bilgi almak için ziyaret edebilirsiniz.
Benzer Yazılar;
Astrolojide Plüton ve Nesillere Etkisi
Astrolojide Ay ve Plüton Açıları: Karanlığın İçindeki Işık
Plüton’un Keşfi ve Astrolojide Plüton
Plüton Retrosu: Geçmişin gölgeli köşeleri